0 yorum 447 Görüntüleme
447 Görüntüleme

YALANCI ÇOBAN VERGİCİ OLSAYDI

image_print

Merhaba Sevgili Okuyucular,

Öncelikle “Vergi Platformu”nun herkes için hayırlı olmasını, başarılı ve uzun soluklu, iz bırakan bir yayın hayatı sürdürmesini diliyorum.

Bu platformda zaman zaman sizlerle birlikte olabilmeyi umuyoruz.

İlk yazımda, bugünlerde çok güncel bir konu olan 2024 yılı ikinci geçici vergi dönemi beyannamesinin verilmesi ve bu dönemde enflasyon düzeltmesi yapılıp yapılmayacağı hususlarını ele alarak tartışmaya ve değerlendirmeye çalışacağız.

Sanırım yalancı çobanın hikayesini bilmeyen yoktur. Özetle söz konusu hikayede; bir köyde çobanlık yapan bir çocuğun, koyunları otlatırken sıkılması üzerine köylülere oyun oynamak ve şaka yapmak amacıyla koşarak köye gelip, sürüye kurt saldırdığını söyleyerek yardım istemesi üzerine, köylülerin sürüye yardım etmek ve kurtarmak amacıyla koyunların yanına gittiklerinde herhangi bir kurt saldırısının olmadığını görürler ve çoban gülerek onlara şaka yaptığını söyler. Tabii ki, köylüler çobana kızmışlar, ancak herhangi bir şey de yapmamışlar. Yaptığı şakanın ya da söylediği yalanın yarattığı etkiden çok etkilenen çoban başka bir gün aynı şeyleri tekrar denemiş. Köylüler pek inanmamakla birlikte yine de sürünün yanına koşmuşlar, ancak aynı durumla karşılaşarak geri dönmüşler. Günlerden bir gün sürüye gerçekten kurtlar saldırmış. Bunun üzerine çoban yine koşarak köylülerden yardım istemiş, ancak çobanın köylüler nezdinde inandırıcılığı kalmadığı için hiçbir köylü yardıma gitmemiş ve kurtlar sürüdeki koyunların çoğunu öldürmüş. Sonuçta, çoban hem işini hem de sürüdeki koyunlarını kaybetmiş ve daha önce söylediği yalanlar nedeniyle inandırıcılığının kalmamasının sonucunu acı bir şekilde görmüş.

Hem 2024 yılı ikinci geçici vergi dönemine ilişkin beyannamenin verilmesi konusunda ve hem de bu dönemde enflasyon düzeltmesi yapılıp yapılmayacağına ilişkin yaşanan gelişmeler ile Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı) tarafından belirtilen konularla ilgili yapılan düzenlemeler ile verilen ve verilmeyen kararlar aklıma nedense yukarıda değindiğim yalancı çoban hikayesini getirdi.

  1. YAŞANAN GELİŞMELER

Bilindiği üzere, Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298’inci maddesinin (A) fıkrası ile geçici 33’üncü maddesi uyarınca, 2023 hesap dönemi sonunda ve düzeltme şartlarının gerçekleşmesine/varlığına bağlı olarak (geçici vergi dönemleri dahil) izleyen hesap dönemlerinde enflasyon düzeltmesi yapılması gerekmekte olup, Hazine ve Maliye Bakanlığı mükellef veya meslek grupları ya da mükelleflerin aktif toplamları veya ciroları itibarıyla geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesi yapılmaması konusunda yetkilidir.

Anılan düzenlemeler kapsamında 31.12.2023 tarihli bilançolar, vergisel bir sonuç doğurmayacak şekilde düzeltmeye tabi tutulmuştur. Şartların gerçekleşmesi ve Maliye Bakanlığı tarafından herhangi bir yetki kullanılmaması halinde 2024 yılı geçici vergi dönemleri itibariyle vergisel sonuçlar da doğuracak şekilde düzeltme işleminin yapılması söz konusu olacaktı. Ancak Maliye Bakanlığı, kanunda verilen yetkiyi 560 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile kullanarak 2024 yılı birinci geçici vergi döneminde enflasyon düzeltmesi işleminin yapılmayacağını açıklamıştır.

Enflasyon düzeltmesinin zorlu, meşakkatli ve yoğun işlemler gerektirmesi ve yapılacak düzeltme işleminin bazı mükellefler nezdinde haksız yere vergilemeye yol açabilme durumunun söz konusu olabilmesi, ayrıca geçici vergi dönemlerinde yapılacak düzeltme işleminin hem geçici olması ve hem de sonraki dönemlerde farklı durumlarla da karşılaşılabilme ihtimalinin bulunmasının karışıklıklara da yol açabilecek olması gibi pek çok nedenle geçici vergi dönemlerinde düzeltme işleminin yapılmaması konusunda başta bu işlerin ağır işçileri meslek mensupları olmak üzere, toplumun pek çok kesiminde talepler dile getirilmiş, hatta bu konuda mitingler düzenlenmiştir.

Ancak, konunun muhatabı olan Maliye Bakanlığı, bu taleplere duyarsız kaldığı gibi, tam tersine 2024 yılı ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesinin yapılacağı ve verilecek beyannamelere düzeltilmiş bilançoların da ekleneceği konusunda açıklamalar yapılmıştır.

Bu bağlamda, öncelikle yayımlanan 7/8/2024 tarihli ve 171 sayılı Vergi Usul Kanunu Sirküleriyle 2024 hesap dönemi ikinci geçici vergilendirme dönemine ilişkin beyanname verme süresi 27/8/2024 tarihine kadar uzatılmıştır.

Beyanname verme süresinin uzatılmasına ilişkin olarak anılan Bakanlık tarafından yapılan 7/8/2024 tarihli basın açıklamasında uzatma gerekçesi olarak “2024 hesap dönemi ikinci geçici vergilendirme dönemine ilişkin bilançoların enflasyon düzeltmesine tabi tutulacak olması nedeniyle mükelleflerimiz ve meslek kuruluşlarından gelen talepler” gösterilmiş ve 2024 hesap dönemi ikinci geçici vergilendirme döneminde enflasyon düzeltmesinin yapılmaması konusundaki taleplere tüm kapıları kapatmıştır.

İşin daha enteresan tarafı ise aynı açıklamada; bugüne kadar örneğine pek rastlanılmamış ve bu tür işlemlere ilişkin açıklamalarda kullanılması her zaman için sıkıntı yaratabilecek bir ifade kullanılarak, “mükelleflere kolaylık sağlanması amacıyla geçici vergi beyanname verme sürelerinin son kez 27 Ağustos 2024 günü sonuna kadar uzatıldığı” belirtilmiştir.

Bakanlık tarafından 7/8/2024 tarihinde yapılan bu açıklamadan sonra söz konusu beyannamelerin verilme süresi; 23/8/2024 tarihli 172 sayılı VUK sirküleri ile 6 Eylül 2024 tarihine; 29/8/2024 tarihli 173 sayılı sirküler ile ise 13 Eylül 2024 tarihine kadar uzatılmıştır. Yani Bakanlık, 7/8/2024 tarihinde son kez uzattım dediği 2024 hesap dönemi ikinci geçici vergilendirme dönemine ilişkin beyanname verme süresini bu tarihten sonra iki kez daha uzatmıştır. Kim bilir belki de siz bu yazıyı okurken bahse konu süre yeniden uzatılmış da olabilir.

Beyanname verme süresi ile ilgili bu gelişmeler yaşanırken, Maliye Bakanlığı 29/8/2024 tarihinde yaptığı bir açıklama ile hazırlanan ve yayımlanmak üzere Cumhurbaşkanlığına gönderilen VUK Genel Tebliği ile “2024 hesap döneminin ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesi yapma yükümlülüğü bulunan mükelleflerden, 31/12/2023 tarihli gelir tablosundaki brüt satışlar toplamı 50.000.000 TL’nin altında olanların enflasyon düzeltmesi yapmamasının uygun bulunduğunu” belirterek, konunun ilgili taraflarını ters köşeye yatırmaya ve şaşırtmaya, devam etmiştir. 31/08/2024 tarih ve 32648 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 563 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’ndeki sürprizler bununla da bitmemiş, Bakanlık bu noktada “kendisini de aşarak”, teamülleri ve vergileme ilkelerini alt üst eden biraz sonra değineceğimiz ve çok sakıncalı ve yanlış bulduğumuz düzenlemeler de yapmıştır.

  • YAŞANAN GELİŞMELERİN ANLAMI VE DEĞERLENDİRMESİ

“Vergi Alma Hakkı” bir devletin en önemli egemenlik haklarından biridir. Devletler, kamu harcamalarını karşılamak üzere, karşılıksız ve zor alım yoluyla vatandaşlarından vergi adı altında bir kaynağa el koymaktadırlar. Verginin, hem kamu harcamalarının en önemli finansman kaynağı olması ve hem de kişilerin varlıklarından alınması dolayısıyla mülkiyet hakkını etkilemesi nedeniyle tüm çağdaş ülkelerde vergileme sıkı kural ve ilkelere bağlanmıştır.

Bu ilkelerin başında   “Verginin Kanuniliği İlkesi” yani verginin kanunla konulup, kanunla değiştirilmesi ve kanunla kaldırılmasını öngören ilke gelmektedir. Bu ilke uyarınca vergilendirmenin esasına ilişkin konularda gerek yürütme organına gerek yargı organına düzenleme, belirleme ve norm koyma yetkisi verilmemektedir. Vergilerin konulması ve/ya da değiştirilmesinin Anayasaya uygun kanunlarla yapılması kadar, tarh-tebliğ ve tahsilinin de kanunlar ve/ya da kanunlara dayanan genel düzenleyici işlemlere uygun olarak yapılması şarttır. Dolayısıyla, bu ilke aynı zamanda idare tarafından kanunların tam ve zamanında doğru olarak uygulanmasını ifade eden “kanuni idare” ilkesine de anlam kazandırmaktadır. 

Diğer vergileme ilkeleri de esas itibariyle kaynağını bu ilkeden alırlar.

Bunun dışında vergilemede olması gereken ve konumuzla ilgili bazı ilkeleri de şu şekilde tanımlayabiliriz.

Hukuki Güvenlik İlkesi: Hukuk devleti kavramının başka bazı unsurlar yanında, kişilerin kendilerine uygulanacak kuralları bilmeleri, diğer bir deyişle hukuki bir güvenlik içinde bulunmaları gereğini içermektedir.

Verginin Belirliliği İlkesi: Verginin konusunun, vergilerin miktarlarının, tarh ve tahsil zamanları ve şekillerinin gerek idare gerek vergi yükümlüleri açısından belli ve kesin olmasını ve usulüne uygun çıkarılmış kanunlarda gösterilmesini ifade eder. Vergilere ilişkin işlem ve kuralların açık ve anlaşılabilir olması vergilendirmede keyfiliğin önlenmesi amacını gütmektedir.

Vergi Kanunlarının Geriye Yürümezliği İlkesi: Kural olarak kanunların yürürlüğe girmelerinden sonraki olaylar için uygulanmaları, geriye yürümemeleri gerekmektedir. Hukuki güvenlik ilkesi ile çok ilişkili olan geriye yürümeme kuralının temel amacı, özel sektörden kamu sektörüne kaynak aktarımı olan vergi kanunları bakımından daha da özenle uygulanması ve özellikle vergi yükünü artırıcı nitelikteki hükümlerinin geriye yürütülmemesinin sağlanmasıdır.

Vergide Eşitlik İlkesi: vergi ödemek bakımından herkese kanun önünde eşit davranılması, vergi yükümlülüğü bakımından, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle farklı muamele yapılmamasını ifade etmektedir.

2024 hesap dönemi ikinci geçici vergi dönemine ilişkin beyannamenin verilme süresi ve bu dönemde enflasyon düzeltmesi yapılıp yapılmayacağı konusunda son dönemde yaşanan gelişmeler ile konuyla ilgili olarak Maliye Bakanlığı tarafından yapılan ya da yapılmayan düzenleme ve açıklamalar, maalesef yukarıda bahsedilen vergileme ilkelerinin yok sayıldığını ve ayaklar altına alındığını göstermekte, en azından konuyla ilgili kesimlerin büyük çoğunluğu nezdinde bu imaja yol açmaktadır. Şöyle ki;

  • Hukuki Güvenlik ve Belirlilik İlkeleri İhlal Edilmiştir:

Maliye Bakanlığı, kamuoyundan aksi yönde yoğun talepler gelmesine rağmen, 7 Ağustos 2024 tarihinde yaptığı açıklamada, 2024 yılı ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesinin kesin olarak yapılacağı, verilecek beyannameye düzeltilmiş bilançoların da ekleneceği ve bu nedenle de 171 sayılı VUK Sirküleri ile 2024 yılı ikinci geçici vergi dönemi beyannamesinin verilme süresinin 19 Ağustos 2024 tarihinden 27 Ağustos 2024 tarihine uzatıldığını ve bu uzatmanın son kez yapıldığını ifade etmiştir. Maliye Bakanlığı’nın bu açıklamasına itibar eden pek çok mükellef de zor şartlara rağmen yoğun bir çalışma yaparak ikinci geçici vergi dönemi sonu itibariyle bilanço ve diğer mali tabloları hazırlamışlar ve bilançolarını düzeltmeye tabi tutarak ortaya çıkan sonuca göre bazı mükelleflerce geçici vergi beyannameleri de verilmiştir.

Bu gelişmeler yaşanırken, beyanname verme süresini son kez uzattığını açıklamış olan Maliye Bakanlığı (herhalde açıklamasında yer alan “son kez” ifadesini görmemiş olacak ki) söz konusu beyannamelerin verilme süresini 23/8/2024 tarihinde 6 Eylül 2024 tarihine; 29/8/2024 tarihinde ise 13 Eylül 2024 tarihine kadar uzatmıştır.

Bununla da yetinmeyen Maliye Bakanlığı. Yayımladığı 563 sıra no.lu VUK Genel Tebliği ile daha önce defalarca söylediklerinin aksine “2024 hesap döneminin ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesi yapma yükümlülüğü bulunan mükelleflerden, 31/12/2023 tarihli gelir tablosundaki brüt satışlar toplamı 50.000.000 TL’nin altında olanların enflasyon düzeltmesi yapmamasının uygun bulunduğu” şeklinde bir düzenleme daha yapmıştır.

Böylece Bakanlığa inanan ve itibar eden, bu yüzden de yükümlülüklerini bir an önce yerine getiren ve bunun için gece gündüz yoğun bir mesai harcayarak Bakanlığın yapılması zorunlu dediği enflasyon düzeltmesi işlemlerini yaparak sonuçlandıran mükellefler (ki, her ne kadar işlemler mükellefler adına yapılıyor olsa da esasında bu işlemlerin ister işletme bünyesinde yapılsın, isterse de dışarıda yapılsın fiilen meslek mensupları tarafından yapıldığı hususu asla göz ardı edilmemelidir) bir kez daha mağdur olmuşlar ve Bakanlığa yani başka bir ifade ile Devlete güvenmenin bedelini ödemek zorunda kalmışlardır. Ayrıca söz konusu işlemleri yaptıkları tarihteki düzenlemelere itibar etmelerine rağmen, işlemleri yaptıkları tarihten sonra yapılan ancak başlangıçta olmayan bir düzenleme ve bu düzenlemenin geriye yürütülmesi nedeniyle mağduriyetleri daha da artmıştır.

  • Kazanılmış Hakları Yok Edecek Şekilde Geriye Yürümezlik İlkesi İhlal Edilmiştir:

563 sıra no.lu Genel Tebliğin 4’üncü maddesinde yapılan düzenlemede; Tebliğin yayımı tarihi itibarıyla 2024 hesap dönemi ikinci geçici vergi dönemine ilişkin beyannamelerini veren mükelleflerin kazanılmış haklarını ihlal edecek ve düzenlemenin geriye yürütülmesine yol açacak açıklamalar yer almaktadır.

 Anılan maddede; “Tebliğin 3’üncü maddesi kapsamında enflasyon düzeltmesi yapmaması uygun bulunmakla birlikte, 2024 hesap döneminin ikinci geçici vergi dönemindeki mali tablolarını 213 sayılı Kanunun mükerrer 298’inci maddesi kapsamında enflasyon düzeltmesine tabi tutan ve enflasyon düzeltmesi sonrası oluşan kar veya zararlarını yasal defterlere kaydetmek suretiyle bu döneme ilişkin geçici vergi beyannamelerini Tebliğin yayımı tarihi itibarıyla vermiş olan mükelleflerin, söz konusu döneme ilişkin yasal kayıtlarını düzeltmelerine gerek bulunmadığı, ancak bu durumdaki mükelleflerin, enflasyon düzeltmesinden kaynaklı kar veya zarar kayıtları ile enflasyon düzeltmesi yapılmamasına göre oluşan kar/zarar farkını, 2024 hesap dönemi ikinci geçici vergi dönemine ilişkin beyannamelerinde duruma göre “Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler” veya “Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisna ve İndirimler Bölümünün Diğer İndirimler” kısmında göstermek suretiyle beyan etmeleri gerektiği, bu madde kapsamındaki mükelleflerin, ikinci geçici vergi dönemine ilişkin beyannamelerini, enflasyon düzeltmesi öncesi oluşan kar veya zarara göre geçici vergi matrahlarını düzelterek vermeleri gerektiği, düzeltme işlemlerinin beyanname verme süresi içinde yapılması durumunda herhangi bir vergi cezası veya gecikme faizi ödenmeyeceği” belirtilmiştir.

Yapılan düzenlemede Maliye Bakanlığı, 2024 hesap döneminin ikinci geçici vergi döneminde ilgili yasal düzenlemeler uyarınca enflasyon düzeltmesi işlemlerini yapmış, dönem kar veya zararını da buna göre belirlemiş ve geçici vergi beyannamesini de vermiş olan mükelleflere; “ben daha önce size farklı şeyler söylemiş olabilirim, siz onları boş verin, siz bana güvenmekle ve enflasyon düzeltmesi yapmakla zaten hata yaptınız, ben şimdi oyunun kurallarını değiştiriyorum ve sizin bahse konu çalışmalarınızı ve çabalarınızı da dikkate almıyorum, oyunu bundan sonra (ben yeni bir kural getirmediğim sürece) yeni kurallara göre oynayacaksınız, yeni kurallara uymazsanız sonuçlarına da katlanırsınız” demektedir.

Bilindiği üzere, VUK’un 20’nci maddesinde verginin tarhı, “vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari muamele”, 22’nci maddesinde verginin tahakkuku, “tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesi” olarak tanımlandıktan sonra, Kanunun 25’inci maddesinde, vergi kanunlarına göre beyan üzerinden alınan vergilerin tahakkuk fişi ile tarh ve tahakkuk ettirileceği, bu esasa göre, vergi dairesince beyannamenin alınması üzerine bir tahakkuk fişi tanzim olunacağı ve bunun bir nüshasının mükellefe veyahut beyannameyi mükellef namına vergi dairesine tevdi edene verileceği, bu suretle verginin tahakkuk etmiş olacağı belirtildikten sonra, 28’inci maddede vergi beyannamesinin postayla veya elektronik ortamda gönderilmesi durumunda yapılacak işlemler hükme bağlanmıştır.

Bu düzenlemelere göre, vergileme yani verginin tahakkukuna ilişkin işlem tahakkuk fişinin düzenlenmesi ile tamamlanmaktadır. Bu bağlamda, 2024 hesap dönemine ilişkin ikinci geçici vergi dönemi beyannamesini, 563 sıra.no.lu VUK Genel Tebliği’nin yayımlandığı 31/08/2024 tarihinden önce veren ve tahakkuk fişini alan mükellefler açısından anılan döneme ilişkin vergileme işlemleri kesinleşmiş ve sonuçlanmıştır. Bu tarihten sonra mükelleflerin aleyhine olacak şekilde yapılacak düzenlemelerle mükelleflerden beyanlarını düzeltmelerini istemek; “gerçek geriye yürüme” yani yürürlüğe giren yeni kuralın sonuçlarını ve etkilerini, yürürlük tarihinden önceki zamanda tamamlanmış hukuki ilişki ve olaylara karşı göstermesinin tipik bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır ve bunun vergilemede kabul edilmesi söz konusu bile olamaz. Esasında yapılan düzenleme, sadece ikinci dönem geçici vergi beyannamelerini tebliğin yayımından önce vermiş olan mükellefleri kapsıyor gibi görünmekle birlikte, enflasyon düzeltme işlemlerini yapmış ve kar zararı buna göre tespit etmiş, ancak geçici vergi beyannamesini tebliğin yayım tarihi itibariyle henüz vermemiş mükellefler açısından da önemli ve sonuç doğurucudur. Bu yönüyle mükelleflerin beyannamesini vermiş ya da vermemiş olmalarına göre farklı sonuçlara muhatap olmaları bir başka vergileme ilkesi olan vergilemede eşitlik ilkesine de aykırılık oluşturmaktadır.

Bu konuyla ilgili söylenecek daha çok şey var, ama fazla uzatmadan konuyu her zaman gündemde olan futboldan bir örnek vererek noktalayalım. Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanan futbol maçında Fenerbahçe, ikisi de kafayla olmak üzere iki gol atmış ve 2-0 öne geçmiştir. Galatasaray’ın attığı bir gol ise ofsayt nedeniyle iptal edilmiştir. Maçın sonlarına doğru hakem oyunu durdurmuş ve son anda federasyonun bir kural değişikliği yaptığını söylemiştir. Yapılan kural değişikliği ile futbol maçında kafayla atılan goller geçerli olmayacak buna karşılık ofsayttan atılan goller geçerli sayılacaktır.

563 sıra no.lu Genel Tebliğ ile Maliye Bakanlığı’nın yaptığı da tam olarak budur. Bakanlık; “ben daha önceki kuralları geçersiz kabul ediyorum. Sizin enflasyon düzeltmesi işlemi sonucunda hesapladığınız zararı ve buna göre verdiğiniz beyannamede beyan ettiğiniz matrahı da dikkate almıyorum. Benim yeni koyduğum kurallara göre hesaplanacak matrahı beyan edeceksiniz. Etmezseniz kırmızı kart görürsünüz” demektedir.

  • Yapılan Düzenleme, Vergi Usul Kanunu ile Muhasebenin Temel İlkelerine de Aykırıdır: 

Genel tebliğde yer alan “… söz konusu döneme ilişkin yasal kayıtlarını düzeltmelerine gerek bulunmadığı,” şeklindeki ifade, VUK hükümleri ile muhasebenin temel ilkelerine aykırı olup, Bakanlığın böyle bir düzenleme yapma yetkisi bulunmamaktadır. VUK’un mükerrer 227 inci maddesine göre beyannamelerde yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olması gerekmektedir. Ayrıca, gerek Kanunun mükerrer 298’inci maddesinde ve gerekse de konuyla ilgili yayımlanan 555 sıra no.lu VUK Genel Tebliği’nde düzeltmeye tabi tutulmuş kıymetlerle ilgili olarak hem ilgili dönemde ve hem de sonraki dönemlerde yapılacak işlemler açıklanmıştır.

563 sıra no.lu genel tebliğin yayımından önce pek çok mükellef tarafından enflasyon düzeltmesi işlemleri yapılmış, stoklar, mali duran varlıklar, maddi ve maddi olmayan duran varlıklar, verilen ve alınan depozito ve teminatlar, verilen ve alınan avanslar vs. düzeltip ona göre bir kar veya zarara ulaşılmış ve bunlar defterlere kaydedilmiştir. Mevcut yasal düzenlemelere göre, maddi ve maddi olmayan duran varlıkların düzeltilmiş değerleri üzerinden amortismanlar hesaplanacak ve hesaplanan amortisman tutarları üretimin maliyetine ya da doğrudan gider hesaplarına intikal ettirilecektir. Ayrıca, stoklar da düzeltilmiş değerler üzerinden kayıtlarda yer alacak ve satılmaları halinde düzeltilmiş değerler maliyet hesaplarına intikal ettirilecektir.

Tebliğde yer alan açıklamaya göre sadece verilen geçici vergi beyannamesi düzeltilecek ancak kayıtlar düzeltilmeyecektir. Böyle bir durum hem ilgili dönem ve hem de sonraki dönemlerde yapılacak işlemleri içinden çıkılamaz bir hale getirecek ve büyük karmaşalara yol açabilecektir. “Kayıtlar düzeltilmeyecekse, söz konusu kıymetlerin sonraki dönemlerde (özellikle de 2024 yılı içinde) elden çıkarılması halinde maliyetleri hangi esaslara göre belirlenecektir?” sorusuna bu düzenlemeleri yapan idarenin ne cevap vereceği de merak edilen bir konudur.

  • Meslek Mensupları Angaryaya Tabi Tutulmuştur:

Bilindiği üzere, Anayasamızın 18’inci maddesinde; hiç kimsenin zorla çalıştırılamayacağı ve angaryanın yasak olduğu hükme bağlanmıştır.

Literatürde angarya, “otorite sahibi kişilerin zorla yaptırdığı, genellikle karşılığında para verilmeyen ya da ederinin çok altında ücretle yapılması dayatılan iş” olarak tanımlanmaktadır.

Konuya bu açıdan baktığımızda; yasal düzenlemeler uyarınca ertelenmediği sürece yapılması gereken ve yetkisi olmasına rağmen bu yetkiyi zamanında kullanmayan Maliye Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalarda 2024 yılına ilişkin ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemlerinde yapılacağı ve ertelenmeyeceği açıkça ifade edilen enflasyon düzeltme işlemleri, ikinci geçici vergi dönemi itibariyle meslek mensupları tarafından gerçekleştirilen yoğun bir çaba sonucu önemli ölçüde tamamlanmış ve buna göre hazırlanan pek çok geçici vergi beyannamesi de verilmiştir.

Buna rağmen Maliye Bakanlığı tarafından geçici vergi beyannamelerinin normal verilme süresinden çok sonra yapılan bir düzenleme ile söz konusu çalışma ve çabalar yok sayılmış, çalışanlara adeta “siz boşuna çalışmışsınız, bu çalışmaları yapmanıza da gerek yoktu” denilmek suretiyle tüm çalışmalar sonuçları ile birlikte geçersiz kılınmıştır. Yani o kadar çaba ve çalışmanın sonucu heba olmuş, meslek mensupları bir nevi angarya hükümlerine tabi tutulmuştur ki, yukarıda da değinildiği üzere Anayasamız angaryayı yasaklamıştır.

  • İdareye Güven ve İdarenin İtibarı Zedelenmiştir:

İş insanı ve sanayici Robert Bosch’un reklamlarda da kullanılan “insanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim” sözünü sanırım bilmeyeniniz yoktur.

Her ne kadar İdare ve Devleti bir şirket olarak görmesek de Devletin de bir güven ve itibara sahip olması gerektiği tartışmasızdır. Hele de “vergi almak” gibi insanların mülkiyet hakkına doğrudan ve zoralım yoluyla müdahale edilen vergileme işinde bu husus daha da önem kazanmaktadır.

Son zamanlarda yaşanan ve bu yazımızda bir kısmına değindiğimiz hususlar, ne yazık ki mali idarenin itibarı ve güvenilirliğine önemli bir darbe vurmuştur. Bu dönemde Mali İdare, ısrarla yapılacak dediği şeyin yapılmasından vazgeçmiş, bir daha yapılmayacak denilen şeyleri ise tekrar tekrar yapmıştır.

Bu gelişmelerden sonra başta konunun doğrudan tarafları olan mükellefler ve meslek mensupları ile diğer tüm vatandaşların, Mali İdarenin verdiği sözlere ya da söylediklerine bakarak yapılacak işlemler hakkında karar vermelerinin ne kadar zor olacağını ve idarenin her kararının, “acaba bu karar daha sonra değişir mi” diye tereddütle karşılanacağını söylemek sanırım yanlış olmayacaktır.

  • SONSÖZ

Bu yazıyla ilgili son söz olarak yazımızın başlığına dönmek istiyorum.

Başlangıçta hikayesini anlattığım yalancı çoban eğer “vergici” olsaydı ve yine yukarıda bahsedilen olay ve işlemlerle ilgili olarak karar verici konumunda olsaydı, olayların muhatapları olanlar, bundan sonraki süreçte yapılan veya yapılacak düzenlemeler ile vergisel yükümlülüklerini yerine getirme konusunda ve yalancı çoban hakkında ne düşünürlerdi? Ayrıca yalancı çobanın durumu ne olurdu?

İkinci son söz olarak da şunu vurgulamak istiyorum. Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı yetkililerinin, yaptıkları bu düzenlemenin ve yaşanan gelişmelerin yazımızda bahsettiğimiz sakıncalarını bilmediklerini ya da düşünmediklerini zannetmiyorum. O zaman da akla şu soru gelmektedir: “Madem ki bütün bunları biliyorlar, o zaman hem kişisel kariyerlerini ve inandırıcılıklarını zedeleyen ve hem de vergi idaresinin güvenilirliğini yerle bir eden bu düzenlemeleri neden yaptılar?” Bu sorunun cevabı, esasında son 20-25 yıllık süreçte ülkemizde karşılaştığımız ekonomik, kültürel, siyasi ve diğer sorunların da gerekçesine ışık tutacaktır.

@2024 -YASAL UYARI : Yazılar Yazarın Kendi Görüşünü İfade Etmektedir. İnternet sitemizde yer alan yazıların tüm hakları saklıdır. Ancak yazar ve site kaynağının aktif linkine yer verilerek alıntı yapılabilir. YAZILAR AYNEN YAYIMLANAMAZ. Aksi yönde eylemler hakkında Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki tazminat ve ceza hükümlerinin uygulanması için hukuki süreçler başlatılacaktır.

Bize yazın